16 Mayıs 2011 Pazartesi

ÇOCUKLAR GİBİ ŞENDİK:))

"Kafasına kuş sıçtığında,"kısmettir" diyerek, şans oyunu oynayan toplumun; ağzına sıçana oy vermesi normaldir !.. "
GANİ MÜJDE
Dün IKEA'ya gitmiştim. Gidenler bilir, aldıklarınızı koyduğunuz el arabalarını, arabanızın yanına kadar götürmenizi engelleyen bariyerler vardır. Bunun için arabanızı o bariyerlere yanaştırır ve aldıklarınızı yüklersiniz. Şimdi nereye bağlayacak acaba? diyeceksiniz:) Sabredin çocuklarım göreceksiniz:) Evet, dün bunu yapmak üzere el arabasını bariyerin hemen arkasına bırakıp arabamı yanaştırmak için almaya gittim. Tam yanaşacakken bir adamın en az üç arabanın yanaşmasını engelleyecek şekilde arabasını yamuk yanaştırdığını gördüm. Adama rica edip arabasını dik yanaştırmasını rica ettim. Bana her araba için ayrılan alana koyulan çarpı işaretlerini gösterip (X işaretinin ayakları yamuktur ama tamamı tanımlanmış bir kare alanı belirtir yani düz bir şekildir) ''bize arabamızı yamuk parkedelim diye bu şekilde işaretlemişler, gidin başka yere yanaşın''dedi.
 
Şimdi bu gerizekalılığa önce sinirlendim, sonra deli gibi güldüm, sonra da dehşete kapıldım. Biz işine geleni rationalize etmeye o kadar müsait bir toplumuz ki! Bunun da en büyük sebebi bilimsel gerçekliklerden çok uzak olmamız. Eskiden bunun cahillik olduğunu düşünürdüm, ama bugün korku olduğunu düşünüyorum. (Zaten cehalet ve korku, biri olduğunda diğerini vareden iki kavram değil mi?)  Biz hala çocuk gibi, dünyada hoşumuza gitmeyen her şeyle mücadele edebilmek için gendi gerçekliğimizi yaratıyoruz.
 
Çocuklar; periler, güçlü kahramanlar vs yaratırken, biz de, büyük kurtarıcılar, batıl hurafeler, öz disiplinizimizi sağlayamadığımız için katı dışsal ahlaklar yaratıyoruz. Tüm bunları, sadece yaşamaktan ödümüz koptuğu için, kendi kendimize oluşturuyoruz. Çünkü yaşamın kendisi kelfetme süreci asla bitmeyecek kadar gerçek bir süreç.  Hayat bize uymayınca agresifleşiyoruz, çocuklar gibiyiz. Bilimsel gerçekliklerle tanışmamak için büyümüyoruz. Ölümlü olduğumuzu, yaptıklarımızdan sorumlu olduğumuzu, hayatın bizim dışımızda bir gerçeklik olduğunu anlayamıyoruz. 
 
Kısa vadede çok iyi sonuçlar veren bu strateji, uzun vadede bize öyle zarar veriyor ki! Çünkü çocukluk döneminin işe yarar bu stratejisi, gerçek hayatla uyuşmuyor, çünkü gerçekten çocukken etrafımızda sevimliliğimizden, kabul ettiğimiz bilgisizliğimizden, saflığımızdan, tecrübesizliğimizden, güçsüzlüğümüzden etkilenen tolerans düzeyi, büyüyünce kalmıyor. Çünkü, çocukken bizler ve büyük yetişkinler varken, bizim toplumumuzda büyüdüğümüzde hiç yetişkin bulamıyoruz. Sadece büyük çocuklar dolaşıyor etrafta. ''Sineklerin Tanrısı'' misali, benmerkezcilikleri ile her şeyi kendi mantığına uydurmaya çalışan vahşi çocuklarız biz. Kıskanç, şımarık, doyumsuz ve mutsuz.
 
14 milyar yıl önce oluştuğu düşünülen evrende, yaklaşık 4 milyar yıllık bir tarihi olan dünyada, yaklaşık 3.5 - 4 milyon yıldır insan diye bir tür olduğunu düşünürsek, genel anlamda insan türünün de evrimsel olarak henüz çocuk olduğunu varsayabiliriz. Ama biz kendi toplumumuzda inkar edip durduğumuz gerçeklikler yüzünden, sanki büyüme hormonu sürekli baskılanan bir tür genetik bozukluk yaşayan, garip bir ırk olarak yaşamaya devam ediyoruz.