11 Ocak 2013 Cuma

ADINI SALI KOYDUM

 
4,5 milyar yıl önce üzerinde yaşadığımız şu dünya oluşmuş. 2 milyon yıl önce insanımsı diyebileceğimiz canlılar ve sadece 200 bin yıl önce de ''homosapiens'' denen ve bugün ait olduğumuz tür olan yaratıklar meydana gelmiş. Valla wikipedia'nın yalancısıyım ama tarihler aşağı yukarı heryerde aynı merak etmeyin, adamlar araştırıyorlar bizim için.
 
Neyse, diyeceğim o ki, 200 bin yıl nere, 4.5 milyar yıl nere... İş evrenin tarihine bakmaya geldiğinde, evrenin dünya tarihinden 3 kat daha eski (4,5 x 3 = 13,5 milyar yıl) olduğu söyleniyor ki, bu sizi şaşırtmasın, elbette evrenin de bir başlangıcı var yani...Şu yerlere göklere sığdıramadığımız insan türünün koskoca evren tarihinde yeri devede kulak bile değil anlayacağınız. Bu kadar bilimsel bir girişten sonra sakın bu yazının bilimsel bir yazı olacağını düşünüp, fen dersi mi, yoksa tarih mi işliyoruz korkusuna kapılmayın, çünkü bu yazının bu konularla uzaktan yakından bir alakası olmadığını birazdan anlayacak, sadece geyik yaptığımı görerek hayal kırıklığına uğrayacaksınız.
Konuya biraz gerilerden giriş yaptım ama anlatmak istediğim aslında şu dünyada insan olarak anlamlandırdığımız herşeyin tarihi, dünyanın gerçek tarihi düşünüldüğünde, ''sen daha babanın meyvesindeki vitamindin oğlum'' düzeyinden bile yeni. Mesela biz haftayı 7 gün bellemişiz ve hepsine de üşenmeyip her dilde ayrı bir isim vermişiz ya, aslında bu günlerin isimlerinin henüz deneme aşamasında olduğunu bile düşünebiliriz. Ama birisi gelse ve bize ''hafta artık 6 gün olacak ve ben salıyı kaldırıyorum'' dese kanımızın son damlasına kadar salıyı korumak ve o bir günümüzü yedirmemek için savaşacağımızı biliyoruz. Neden mi? Çünkü zaman algısı bozuk, çıkan günü yaşanmamış sayacak kadar safız çoğumuz. Hatta ''hayatımda salılar olmasaydı....'' başlığı altında facebook ve twitter ve bilumum sosyal medyada çıkacak zincirleme romantizm hareketlerini şimdiden görür gibi oluyorum. ''Salı günleri sevgilimle buluşur, tost yerdik'', ''ben salı doğmuşum, o zaman doğmamış olurdum!'', ''kurban bayramı salıya geliyordu, şimdi tatil olmayacak mı?'', ''Salımı seviyorum'',''Salıyı sevmeyen bizden değildir'' gibi salı fanatikleri çıkarak, ortalığı ayağa kaldıracaklar. Bir grup ise ''salı günü işten atılmıştım'', ''sevgilimi salı günü basmıştım'', ''salı sallanır'' diyerek bu duruma amansızca destek verecek ve salısız bir hayatın, sorunsuz bir hayat olacağı inancıyla bütün problemlerin çözüleceğine inanacaktır.
Kısaca sorun bir değişim olduğunda ona göstereceğimiz direnç için o kadar çok neden uydurabiliriz ki, bu uydurma durumu, değişime boyun eğmek için sık sık kullandığımız bir süreç haline gelebilmekte. Tek yapmadığımız ise, değişimi sadece olduğu gibi kabul edip sonrasına ayak uydurabilmek.
 
Birilerinin 1000 yıl önce söylediği şeylere bugün hala körü körüne inanmak yerine, ''acaba böyle olsa ne olur?''diye sorabilseydik eğer, bugün daha sorunsuz ve daha barışçıl bir dünyada yaşıyor olmaz mıydık? Herkes haftada salının olmadığı bir düzen düşünse, bunun dünyanın sonu olmadığını görmez mi?
Alışkanlık ve sabitlik insana güven duygusu verir. Sürpriz yoktur, pazartesiden sonra salı gelir ve hep gelecektir. Bunu bilmek bizi rahatlatır. Plan yapar kendimizi güvende hissederiz. Sistem de bunun üzerine kuruludur ki, bu planları daha da fazla yapıp,henüz yaşamadığımız zamanları düşünerek yatırım yapalım. Eğer bir gün salı olmayacağını bilirsek, salı günleri harcamayı planladığımız paralar da bir tarafımıza giriverir sonra. Güven duygusu insanın varlığını devam ettirebilmesi için gereklidir. Evrim de bir noktada böyle ilerlemiştir. Canlılar varlıklarını devam ettirebilmek için en güvenilir yolları bir şekilde seçmişlerdir. Ama açılımı yakalayanlar, biraz merak edip o güvenlikten yakayı bir parça sıyıranlarla olmuştur. Bir gün salıyı kaldırmak iyi gelebilir. 200 bin yılın kaçında salıya salı dediğimizi düşünürsek, salının hiç de önemli olmadığını anlamak çok daha kolaylaşır. Üstelik 4,5 milyar yıllık dünya tarihinde salıya salı diyen ve ona göre yaşayan kaç kişi olduğumuzu düşünürsek, insan olarak kendimizi, değerlerimizi, alışkanlıklarımızı, inançlarımızı, soyumuzu, malımızı dev aynasında görmekten vazgeçebiliriz belki.
Belki bir gün haftanın günlerinin sayısız olduğu, isimlerinin keyfimize bağlı olduğu zamanlar gelir ve insan türü yeterince evrimleşerek bu güvensizliğinden kurtulur. Ama siz üzülmeyin bazıları yine de haftanın 2. gününün adını salı koyar, sırf dalga geçmek için geçmişleriyle...