Duyduk duymadık demeyin! İlişkilerin sihirli formülünü buldum! Evreka!
Z/M : Z<M önermesinde Z ne kadar eksi sonsuza, M ne kadar artı sonsuza yaklaşırsa, ilişki o kadar verimli, keyifli ve sürdürülebilir olur. Tersi olduğu durumda ise ilişkiniz ayvayı yemiş demektir. Şimdi size hiç bir şey ifade etmeyen bu harflerin bir açıklamasını vermek gerek tabi ki:
Z: Zorunluluk (İlişkide bulunmasaydınız asla yapmayı düşünmeyeceğiniz şeyleri kapsar)
M: Mutluluk (İlişkide bulunmasaydınız asla yapmayı düşünmeyeceğiniz şeyleri, yaparken duyduğunuz mutluluk hissini ifade eder)
Herşey bu kadar basitken, sayfalarca kitaplar okumaya, kişilik çözümlemeleri yapmaya, erkekler marstan, kadınlar venüsten tarzı uçmalara, beynimize elektrodlar takıp, aşk halinde hangi bölgelerimizin yanıp tutuştuğunu görmeye artık gerek yok. İlişkinizdeki heşeyi bu formüle oturtup, sonra buna rakamsal değerler verip, ilişkinizin gidişatını görebilirsiniz. Bu kadar basit yani!
Bugün biraz feleğini şaşırmış bir ''Güzin Abla'' modunda olduğumun farkındayım, ama bu kadar matematiksel olarak gerçekliği ortada bir çalışmayı, onun bile inkar edemeyeceğini düşünüyorum!
Tabii, bu konunun kişisel yanılsamalar boyutu da var! Einstein'ın görecelik kuramından beri, herkesin her formüle kendi değerini koyma hakkı çıktığına göre, benim formülümdeki Z ve M'lerin gerçeklik değerleri de kişisel olacaktır. Daha açık olmak gerekirse, kocasının hergün çamaşırlarını yıkayan kadıncağız, bundan ne kadar mutluluk duyduğu konusunda kendisini ikna edebilir. Bu ikna sonucunda mutluluk duygusu hissedebilir. Size göre adamın donunu yıkamanın mutluluk verici bir tarafı olmasa da, sözkonusu kadına göre bu hayatının en mutlu olduğu anı olabilir. Ama sonuçta formül değişmez. Don yıkama Z'dir ama, M artı sonsuza yaklaştığı için, Z'nin sayısal değeri ihmal edilebilir.
Lisedeki matematik hocalarımın gözlerini yaşartacak kadar konuya hakimmiş gibi görünen bu halim, pek yanıltıcı olmasın. Ben matematiği doğaçlama yaşayan bir insanım.
Matematiğin soyut zekamızın disipline edilmiş hali olduğunu düşünüyorum. Bunun iyi tarafları var elbet. Bu sayede, uçup kaçmadan bir şeyleri kafada canlandırıp, sonrada bunların somut çıktılarını hayatta alabilmek gibi. Buna örnek olarak teknolojiyi verebiliriz. Ama matematiğin bu askeri disiplin durumu, bizi bir ayağımızdan yere bağlarken, diğer yandan gökyüzünde keşfedilebilecek olasılıkları azaltmıyor mu? Yani, demem o ki, bu disiplinden biraz uzaklaşmasa, acaba Boris Vian Günlerin Köpüğünü yazabilir miydi acaba? Benim matematiği doğaçlama yaşama durumum da buradan geliyor. Allahtan birileri çıkıp da, 2+2=4 ama sana göre, bana göre 5 olabilir diyor. Yoksa hayat çekilebilir miydi?
Ben hayatımızda, matematiğin olmasından çok mutluyum, eğer simgelerle anlaşma şeklimiz sadece dil ile olsaydı, vay halimize! Bir kelimenin anlamı için bile herkesin kendi yorumu olduğu bir dünyada, en azından uçakları uçuran 2'ler, 5'ler 10'lar var. Bir de benim gibi, matematik üzerinde sörf yapıp, göreceli formüllerle hayata dalanlar var. Pek güvenli değil, bir hesap hatası yaparsanız boğulursunuz ama olsun, heyecanı yeter. Arada boğulsak bile, bir arkadaşımın dediği gibi nasıl olsa ölümsüzüz, yeterki buna inanalım, bir formül uydururuz elbet...