20 Ekim 2010 Çarşamba

ÇARELER HİÇ BİR YERDE TÜKENMEZ!

Bugün 7 yaşındaki kızımın yanında okulda ağladım! Sakın havalara girip duygusal bir hikaye mi geliyor diye bir beklentiye girmeyin. Belki traji komik, belki saçma, hatta dramatik bile diyebiliriz, ama emin olun acıklı değil…

Kızım ‘’ayrılık endişesi’’ (separation anxiety) dediğimiz bir durum yaşıyor. Okul başladığından beri bazı sabahlar ‘’önleyemediği’’ ve ‘’kendiliğinden gelen’’ bir ağlaması var. Bu geldiğinde kesilmesini beklemek veya bunu kontrol etmek pek mümkün olmuyor. Ayrıca çok utandığı için ağlamasının görülmesinden acayip de rahatsız oluyor.

Şimdi biraz psikolog bakış açısıyla, her türlü patolojik belirtinin bir şeylere yaradığı, yaramasa devam etmeyeceği noktasından yola çıkarsak, kızımın ağlamasının gelmesi de, elbette onun sınıf ortamından uzaklaşmasını, annesinin ilgisinin artmasını, hatta biraz sonra anlatacağım gibi annesinin sapıtmasını sağlıyor. Uzun vadede pek bir yarar gibi görünmese bile, kısa vadede oldukça işe yaradığı kesin!

Eskiden bu tür durumlarda, surata iki şaplak veya ‘’ağlarsan öldürürüm seni’’ ya da ‘’bebeklik yapma da, kes sesini’’ gibi müdahaleler elbette epey işe yarıyor ve bugün ‘’ ayrılık endişesi miymiş, neymiş, pek de menem bişeymiş’’ gibi yorumlara gerek kalmıyormuş. Herkes ruhen aynı şekilde sakat olduğu için de, bu endişeyi şöyle bağıra çağıra yaşamayan çocuklar, 30’lu yaşlarından sonraki ruhsal çöküntülerinin farkına bile varmıyorlarmış.

Bizler bunu keşfederek ruhlarımızı tedavi etmeye karar verdiğimizde, tedavi edilen ruhlarla ne yapacağımızı bilemediğimiz için, bugün yeni tür bozukluklarla uğraşmak zorunda kalıyoruz ya, orası başka bir hikaye…

Neyse, surata iki şaplak vuramayacağımıza göre, moderniteye uyum sağlayan ebeveynler olarak, sorunu çözmenin türlü yöntemlerini, bir bir denemeye başladık.
Okul bizim ufaklığa ‘’psikolojik destek’’ olmaya çalışırken, ben ‘’psikolojisini nasıl bozarım da, bu döngüden çıkarırım’’ gibi farklı yöntemler denemeye karar verdim.
Bunlardan bir tanesi, tek başına olmaya korktuğu okuldan, herkes çıktıktan sonra birlikte sınıfa girerek, bağıra çağıra şarkı söyleyip saklambaç oynamak şeklindeydi. Okul sonrası temizliğini yapmakla görevli çalışanlardan biri sınıfa girip, sıraların arkasında emekleyen bir veliyi görünce ne düşünmüştür, diye sormayın, bence aklından olabilecek en sapıkça düşünceler geçmiştir ya, detaya girmeyelim.

Tahmin edersiniz ki, bu dahiyane fikrim bir işe yaramadı. Sonra okulda, bir sınıftan diğer sınıfa ders yapmaya giderken hissettiği endişeyi biraz olsun azaltır ve aklını şu ağlama olayından uzaklaştırır düşüncesiyle, herkes gibi koşarak değil de, tek ayak üzerinde zıplayarak yol almasını söyledim, böylelikle düşmemek için düşünmeye vakti kalmayacaktı ama, bu sefer kızımın tek ayak üzerinde niye ağladığını soran okul görevlisine verecek yanıt bulamadım tabi ki!

Yaratıcılığın sonu yok, baktım olmuyor, bir süper vitamin icat ettim. Evde yaptığımız özel bir törenle, her sabah çiğnediği vitamin şekerlerine, ‘’süper kız’’ büyüsü yaptık. Bu büyü kızların okulda ağlamasını engelliyordu! Vitamini aldığında kendini dünyanın en güçlü kızı gibi hissettiğini söylemesine rağmen, ağlama krizimizin gelmesini, ve süper kızımızın bunu engellemesini başaramadık!!!

Okul tuvaletinde ağlarken, ben hala süper vitaminin biraz sonra etkisini göstereceğini ona anlatmaya çalışıyordum ki, bana bakıp, ‘’anne, biliyorum bana yardım etmeye çalışıyorsun, ama olmuyor, bir türlü bu geçmiyor!’’ dedi.
Eh, en azından ona yardım etmeye çalıştığımın farkında, ilerde yaptığım tüm bu saçmalıkları hatırlarken, ‘’kadıncağız iyi niyetliydi bana yardım etmeye çalışıyordu’’ diye düşüneceğinin garantisini almış olduğum için, saçmalama konusunda daha da ileri gidebilmek açısından hiçbir korkum kalmadı.
Böylelikle son kozumu oynayarak, ona ‘’ağlamanın onu çok yorduğunu, ertesi günü eğer isterse onun yerine benim ağlayarak okula gelebileceğimi söylerek, bir teklifte bulundum. Bunun çok adil olduğunu, bu durumda kendisinin de okula dans ederek gelebileceğini söyledi.

Bu sabah, 7 yaşındaki kızımla beraberken, okulda ağlamaya başladım. Nasıl, diye sormayın, azim çok etkili bir şey, mermer bile deler! Ben ağlayarak okul kapısına doğru yürürken, o yanımda acayip figürlerle dans ediyordu. Sınıfa kadar bu şekilde yürüdük, büyük kızım, ‘’offf!, bugün arkadaşlarıma açıklamak zorunda kalacağım çok şey olacak!’’ diye söylenerek bizim yanımızdan öpücüklerle uzaklaştı. Biz sınıftan içeri girdiğimizde, bizim ufaklık ağlamamıştı. Gözü yaşlı annesine el sallayarak arkasını döndü ve gitti.
Ben ise gözlerimdeki yaşları silerek, öğretmenlerin ve diğer velilerin meraklı bakışları altında okuldan ayrıldım.
Okuldaki öğretmenler ne mi yapıyorlar? Benim kızıma verdiğim hasarı onarmaya çalışıyorlar sanırım!!!


4 yorum:

  1. Benimde çok ağlayan bir kızım var.
    Zaman zaman ağlamasını kesmek yerine, doya doya ağlamasına izin vermenin daha iyi bir yöntem olup olmadığı aklımı kurcalamıyor değil :)

    YanıtlaSil
  2. ebeveynlik oyununda bir "escape" tuşu varsa ben hakkımı yol yakınken kullanmak istiyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Sen bunca sıkıntı çektikten sonra şimdi bunu söylemek büyük haksızlık olacak belki ama nasıl kahkahalarla okudum bu yazıyı anlatamam:))) bir de miniğimin suratını gözümün önüne getirince daha da bir gülesim geldi:)

    ama benden söylemesi, bu kızlar sana daha çok sıralar arasında emekleyerek saklambaç oynatır:) öpüyorum hepinizi çok:)

    YanıtlaSil
  4. Oğlum ne escape'i, fişi bile çeksen olmuyor!!!:)))

    YanıtlaSil