5 Temmuz 2011 Salı

SEVGİLİ OLMA DURUMUNUN ÜÇ MADDELİK AÇIKLAMASININ OBJEKTİF DEĞERLENDİRMESİ, PÖH PÖH PÖH!!!

İnsanlar yeterince uzun süre, bir ortamda muhabbete dalınca, konular öncelik sıralarına göre ortamdan nasiplerini alıyorlar.
Futbol, politika, dedikodu, yemek falan derken, ortamın entelektüelliği ve hatta elitliği kaldırdığı kadar, müzik, sanat, sinema, ortamın ayrıksılığı kaldırdığı kadar da, bilim ve felsefe konuşulsa da, muhabbet dönüp dolaşıp, bir noktada üstü kapalı bir cinsellik ile, oradan da aşk ve ilişkilere uzanıyor. Bizimki gibi gruplarda ise muhabbet, futbol politika, dedikodu, yemek, dedikodu, dedikodu, yemek, futbol, dedikodu ekseninden kurtulabilirse, bir anda kendini aşk ve ilişki zemininde şıp diye bulabiliyor. Aradaki sanat, müzik ve bilim konuları kendi kişisel zevk anlayışlarımızın avukatlığı boyutundan bir türlü kurtulamadığı için, ben şu şarkıyı seviyorum, şu film de acayip ağladım ifadelerinden bir adım öteye gidemiyor. Olsun, biz aşk, ilişki, evlilik muhabbetleri ortamına varabildiğimiz zaman bile kendimizi biraz daha nefes alır buluyoruz.
 
Böyle muhabbetlerin birinde, masadaki 3 çiftten oluşan altı kişi ile, iki insan arasındaki ''sevgililik'' ilişkisini nasıl tanımlanabileceği üzerine konuştuk. Biraz elma ile armudu birbirine karıştıran kısa bir süreçten geçtikten sonra, - herkes önce nasıl bir ilişki istediğini anlatmaya başladı, oysa konumuz, hangi elmayı sevdiğimiz değil, elmanın ne olduğunu anlamaktı - kişisel tanımlamalarımızla olaya girdik.
 
Ortak tanımlama sevgililik ilişkisinin olmazsa olmazının cinsellik olduğu yönündeydi.
En azından başında, sonunda, ortasında, ilişkinin bir yerlerinde cinselliğin yaşanması veya yaşanmış olması illaki gerekiyor. Bu da, ilişkiyi aşktan ayıran önemli bir nokta oluyor, çünkü aşk kendi içinde platonik yaşanabiliyor, oluşturuluyor, kurgulanıyor, büyütülüyor hatta bitirilebiliyor. Yani her ilişkinin içinde aşk olması gerekmediği gibi, aşkın içinde de, ilişki olması gerekmiyor.
 
Sevgililik ilişkisi içinde, ikinci sırayı paylaşım aldı. Yani paylaşım olmayınca ilişki olmuyor. Herkes kendince bu paylaşımın nasıl olması gerektiğini farklı tanımlıyor, kimine göre beraber eğlenmek, kimine göre benzer hayat görüşleri, kimine göre aynı idealler, kimine göre aynı sosyal çevrelerde geçirilen zamanlar, kimine göre ise bunların hepsi. Ama ortak fikir, paylaşım olmazsa ilişkinin de olmayacağı yolunda ki, zaten bunu belki de sadece sevgililik ilişkisi için değil, ''ilişki'' olarak tanımlanabilecek her iletişim şekli için de kullanabiliriz, gibi bir sonuca varabiliriz.
 
Tartışmaya bir ilişkinin ''sevgililik ilişkisi'' olabilmesi için gerekli üç temel unsuru tanımlamak diye başladığımız için, yukarda saydıklarımıza bir üçüncü maddeyi eklemek için herkes, kendince kafa yorup, sonunda ''romantizm'' adı altında, aslında bir yönüyle her yere çekilebilecek ifadeler kullanmaya başladı. Romantizmi, ''gerekli veya talepli olmadığı halde başkasını mutlu etmek için yapılan şeyler'' olarak somut bir noktaya getirip tanımladıktan sonra, bunun sevgililik ilişkisinin olmazsa olmazı olarak tanımlamak, herkesi çok mutlu etti. Ama ben kendimce, sonradan düşünüp, bunun tanımlama için çok da gerekli olmadığı kanaatine vardım. Bu olsa olsa, ilişkinin kalitesini arttırabilecek bir şey olabilir gibi geldi bana. Yani sulu ve lezzetli bir elma ama elmayı elma yapan şey değil. Çünkü illaki dünyanın bir yerlerinde yumuşak kumlu elma sevenler de olacaktır, diye düşündüm birden. Ya da çürük elmaları da yemekten zevk alacak birileri vardır, hatta belki de elmayı pişirmek, çiğ yemekten daha keyifli bile olacaktır bazıları için. Yani sözkonusu romantizmi, fazla idealize etmeden, ilişkisini  yaşamak isteyip de, bunun eksikliği ile ilişkisinin tanımının değişmesine izin vermeyecek insanlar da mutlaka vardır.
 
Konuşmada en çok dikkatimi çeken, bu üç ana unsur etrafında dönen sevgililik ilişkisinde, herkesin hayatında en dibine kadar yaşadığı ve yaşattığı, ama iş tartışmaya ve konuşmaya gelince etrafından bile dolaşmadığı sahiplilik, aidiyet veya sadakat konularının sözünün bile edilmeyişiydi.
 
İnsanlar arkadaşlarının başkalarıyla arkadaş olmasını kabullenirler ama sevgililerinin başkalarıyla sevgili olmasını asla kabul etmezler. Böyleyken bu tanımı, ana tanımları içinde yer alan ilk üç maddeye nasıl eklemezler, orada biraz durup düşünmek gerekiyor. Bu bizim içimize işlemiş ikiyüzlülüğümüzden mi, yoksa  ''allahın emri o, kardeşim, söylemeye gerek mi var'' bakış açısından mı, kaynaklanıyor doğrusu bilmiyorum ama, pratikte bir ''sevgililik ilişkisini'' tanımlarken, bunu diğer ilişkilerden ayıran en önemli faktörlerin, bir çok kişi için ''cinsellik ve hesap sorma hakkı'' olduğunu kabul etmek gerekiyor.
 
Elbetteki bu tanımlamalar herkesin kendi içinde ürettiği tanımlamalar, ancak sorun yine içimizde yaşadıklarımızla, dışarı yansıttıklarımız arasındaki farkların zaman zaman bizi ne kadar garip durumlara düşürdüğü ile ilgili aslında.
 
Özümüzdeki ilkel duyguların bize ne kadar hakim olduğunu bilmek, bunlarla barışık olmak, bunları kabul edip yok saymamak, tüm tanımlamalarımızda, - o tanımlamalarımızın yaşam mottolarımız olduğu düşünülürse- bize gerçek anlamda dürüstçe yol gösterecek farkındalıklar olacak.  Sorun sadece kendimize bile tarafsız olabilmekte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder