25 Ağustos 2010 Çarşamba

KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK!

Dün, bir arkadaşımın sigara paketinin üzerinde kuvvetle muhtemel morg olarak tasvir edebileceğimiz bir mekanda, metal bir sedye üzerinde yatan ölü insan fotoğrafı gördüm! Fotoğrafa dehşetle bakarken, bir yandan tam da ''kara mizah'' hatta ''abzürt (özellikle z ile yazdım, yazım hatası değildir:))) mizah'' dedikleri bu olmalı diye düşündüm. İnsanları korkutmak ve sigara içmekten vazgeçirmekten başka her işe yarayabilecek bu fotoğrafa bakarken bambaşka anılara daldım.
Ben küçükken, çok da değil hani, ortaokul yılları falan, voleybol oynamak için gittiğimiz salon, İstanbul'daki Numune hastanesinin içindeydi. Salona giderken hastanenin morgunun önünden geçerdik. Bazen grup halinde antrenmandan çıkardık ama bazen de tek başıma olurdum. Morgun kapısı kapalı olurdu ama içeriyi gösteren ufak bir penceresi vardı. Ölü görmek çok menem bir şey ya, hele o yaşta, mutlaka kafayı bir kere o pencereye yaslar içeriye bakardım.
Bir keresinde sedye üzerinde dolaba girmeyi bekleyen bir kadın cesedi görmüştüm. Kadının en dikkat çekici tarafı, kızıla boyanmış saçlarının diplerinin en az 8-10 santim kadar uzamış beyazlarla dolu olmasıydı. Kendimce romanlarda okuduğum, şimdi o yaşta ne romanlar okuyormuşsun pes! diyeceksiniz de, valla okuyordum allah sizi inandırsın, öldükten sonra insanın tırnaklarının ve saçlarının bir süre daha uzadığına dair bilgiler sayesinde, kadıncağızın saçlarının beyazlarının ölüm sonrası uzayan kısımlar olduğuna karar vermiştim. Gece rüyama giren bu görüntü, uzun yıllar beyaz saçla ölümü bir arada düşünmeme neden olmasının yanı sıra, insanın öldükten bir süre sonra dahi, hala işleyen, hatta buna sönen de diyebiliriz, bir sistem olduğunu fark etmemi sağlamıştı.
Tabi ki, her ne kadar bende böylesine sinir bozucu bir çağrışım yapsa da, sigaranın üzerindeki fotoğrafın, hiç de benim o yaşlarda morgun penceresinden bakarak - bu arada bir morgun penceresinin olması da herhalde ancak Türkiye'de mümkündür! - gördüğüm gerçek ceset görüntüsüyle alakası yoktu. Daha çok solaryuma bronzlaşmak için gitmiş, bu arada hafif canı kestirmek istemiş bir adamcağızın, kendisine haber verilmeden çekilmiş bir fotoğrafı gibiydi.
Yani ''sigara içmeyin! ölürsünüz!'den çok, ''ya burada şöyle uzanırken bir sigara olsa ne iyi olur, keyfimize bakardık'' dedirten, hatta yanında bir de buzlu bir meyve kokteyli ile pek de şık olur duygusu yaratan bu görüntü ile sıradan insanların aklına, en fazla markete gidip bir paket daha almak gelirken, benim gele gele, çocukluk kabusum, uzayan beyaz saçlar geldi. Eh insan her daim pozitif düşünemiyor tabi ki!
Çok dehşet verici bir morg hikayesi olduğunu düşünmüyor olabilirsiniz önemli değil, benim bir de, küçükken yolda bulduğum kesik baş hikayem var ama hepsini de bir seferde yazmayayım, biraz da merak uyandırayım! İnsan bir ömre kaç tane dehşet hikaye sığdırabilir ki, bir ya da iki veya üç, siz deyin dört, ben diyeyim beş, olmadı altı, hadi taş çatlasa yedi! Edgar Alan Poe mezarında ters dönmeden bunların hepsini bir vesile ile size anlatırım, yeter ki o vesile çıksın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder